

Eserleri
Her kitap bir tohumdur. Ama o tohumun neye dönüşeceği, hangi toprağa düştüğüne bağlıdır.
Benim kitaplarım raf süsü değildir; kendini kandıranlara asla hitap etmez. Onlar okunmak için değil, yaşanmak için yazılmışlardır. Bu eserleri anlayan değil, kendi üzerine düşürmeyi göze alan kişi içlerinden geçebilir.
Gizlenen Öğretiler
Yılların süzülmüş bilgeliğidir. Ne tanrılara boyun eğer ne geçmişin kutsal kalıplarına. Bu kitap, “dışarıda hiçbir şey yok; ne varsa sende” gerçeğini sırtına alanlara seslenir. Kadimden taşınan yalanlarla, modern çağın süslü safsataları arasında ezilen insana yeni bir zemin sunar: Gerçeğin zemini.
Eserleri
Gizlenen Öğretiler, yılların süzülmüş bilgeliğidir. Ne tanrılara boyun eğer ne geçmişin kutsal kalıplarına. Bu kitap, “dışarıda hiçbir şey yok; ne varsa sende” gerçeğini sırtına alanlara seslenir. Kadimden taşınan yalanlarla, modern çağın süslü safsataları arasında ezilen insana yeni bir zemin sunar: Gerçeğin zemini.
Ölmeden Önce Oh Deme Rehberi, doymadan gitmek istemeyenler içindir. Tatminin ne olduğunu hiç bilmemiş ama susuzluğunun farkında olanlara yazılmıştır. Yalnızca nefes almakla yetinmeyen, “ben yaşadım” diyebilmek isteyen herkes içindir. Bu kitap, bir vedanın değil, yaşamın hakkını vermenin kitabıdır.
Sen Arı Değilsin, kandırılmış nektarların peşinden koşanlara bir tokattır. Başkalarının kurduğu düzenin içine doğan ama ona ait olmayanlar, bu kitapta kendini bulur. Kimse seni kovana geri çağırmıyor. Çünkü sen zaten o kovanın arısı değilsin.
Vakit Daralıyor, Musa Dağa Çıksın, uykudaki toplumlara yazılmış bir siren çığlığıdır. Kalabalıklardan medet umanların değil, dağa yalnız çıkmaya hazır olanların kitabıdır. Kurtuluşun toplu olmayacağını hatırlatır. Zaten hiç olmamıştır.
Ayrıca Türkler de Uçabilir, Hayattan Hikayeler, Geleceği Organize Etme Sanatı, Kelimelerimin Annesi, Destur, 99 Bilinçli Zikir, Bedenim Konuşuyor kitaplarını yazmıştır.
Her kitabı bir katmandır onun. Her sayfası bir soyunma. Bu eserler, okuyanı giydirmez; tam tersine, üzerindeki tüm yapay katmanları soyar. Çünkü dönüşüm, kabukların düşmesiyle başlar.
Üstad Anafarta’nın felsefesi kavramlara yaslanmaz. Onun öğretileri, yaşanmışlığın, etin, terin, korkunun ve çıplak gerçekliğin içinden geçer.
"Uyanış" dediğimiz şeyin bir illüzyon olduğunu söyler. Ona göre uyanmak isteyen çoktur; ama dönüşmeye razı olan çok azdır. İşte o, bu azın peşindedir.
Gerçek özgürlüğü, kendi gölgesinden utanmayanlarda görür.
Gerçek sevgiyi, alınanı vereni belli olan adil bir alışveriş olarak tanımlar.
Gerçek değeri, kullanılanın çürümemesiyle ölçer.
Ve gerçek dönüşümün, dışsal hiçbir şeye değil, yalnızca içeriden doğan bir bütünlüğe bağlı olduğuna inanır.
Onun kitapları bir öğretinin şeması değildir; yaşanmış bir hayatın izlerini taşır.
O, yazmaz; hatırlatır. Anlatmaz; yaşar.
Yol göstermez. Çünkü o, çoktan yolun kendisine dönüşmüştür.
Ve herkes bu yolda yürümez. Zaten yürümesi de gerekmez.
Çünkü o yol, kalabalıklara değil, hak eden tek kişiye varır.