top of page

Üstad Anafarta'nın Felsefesi

"O bir dost"

Üstad Anafarta’nın felsefesi, ne soyut kavramlara yaslanır ne de ruhani aldatmacalara. Onun düşünce yapısı, insanın bedenle sınandığı, korkularla çırılçıplak kaldığı, kelimelerin değil yaşanmışlığın konuştuğu bir zeminden yükselir.

 

Ona göre “uyanış” bir yalandır. İnsan, uyanmak isteyerek değil; kabuklarını bırakarak, sorumluluğunu alarak ve içsel çürümeyle yüzleşerek dönüşür. Dönüşüm, süslü bir aydınlanma masalı değil; sancılı bir soyulma sürecidir. Bu sürece razı olmayanlar için, onun kitapları da yolu da kapalıdır.

d_ustad_anafarta.jpg

Modern çağ, insanı kavramlara boğmuş, sahte tanımlarla uyuşturmuştur: "Zihin", "ruh", "bilinç" gibi uydurulmuş putlarla. O ise, tüm bu soyutlukları terk eder; insanı yalnızca bedeniyle, algısal bütünlüğüyle tanımlar. Var olan tek gerçeklik: Et, kemik, ter, korku, arzudur. Gerisi hayaldir.

Üstad’a göre gerçek özgürlük, insanın kendi gölgesine bakabilme cesaretidir.


Gerçek sevgi, karşılıklı sorumluluğun olduğu adil bir alışveriştir.


Gerçek değer, işlevli kalabilmektir; çünkü kullanılmayan çürür.


Ve gerçek dönüşüm, dışsal tesellilerle değil, içsel çıplaklıkla başlar.

O, umuda da mesafeli durur. Umut, beklemenin uyuşturucusudur der. Dönüşüm, umut bittiğinde, artık başka çaren kalmadığında başlar. İnsan ancak duvara tosladığında, içinde taşıdığı çürümeyle yüzleştiğinde dönüşebilir. Ve bu dönüşüm, dışarıda aranmaz. Dışarıda hiçbir şey yoktur. Ne varsa, sendedir.

Üstad Anafarta’nın yolunda yürüyen biri, bir dine girmez, bir tarikata bağlanmaz. Kendine döner.


Çünkü onun öğretisinde kurtuluş yoktur; yalnızca sorumluluk vardır.
Teslimiyet olmadan yürünmez.
Ve bu yol, kalabalıklar için değil, hak eden tek kişi içindir.

© 2025 Üstad Anafarta

bottom of page